3 Ekim 2013 Perşembe

Tek Bir Geçmiş, İki Farklı İnsan

Kendime ve çevremdekilere hep derim, geçmişten bahsedildiği vakit. "Geçmişi yaşayan insan ile geçmişi düşünen insan aynı kişi değildir." Açmak gerekirse, belirli bir anı yaşayan belirli bir insan eğer o an üzerine gelecek bir zaman diliminde düşünür ise onu yaşadığı gibi bulamayacaktır. Peki dayanağım mı ne? Elbetteki tek gözlem aracım olan "ben." Bir insanın temel gözlemini kendi karakteri üzerinden şekillendirmesi dışında, başka bir ihtimal söz konusu mu ki zaten? Hangimiz farklı insanları, farklı hayatları yaşayabiliyoruz? Yaşadığım ve anladığım tek benlik olan kendi benliğim üzerinden konuşacağım öyleyse. Yaşanmış olanı düşündüğüm vakit kendimi her düşünüşte farklı sorular sorarken yakalıyorum. Bir gün kendimi haklı bulurken, öbür gün haksız bulabiliyorum. Her seferinde farklı bir bakış açısı ile yaklaşıyorum, o an ki hissettiklerime göre. Peki bunun sebebi nedir? Bunu benim gibi Cemil Meriç'te sorgulamış zamanında, aklımdaki bu konuya dair bir çok ve dağınık fikirleri bir eden de odur zaten. "Neleri hatırlıyoruz? Niçin hatırlıyoruz? İntibalarımızın kaçta kaçı şuura intikal ediyor? Hatırlayıp, hatırlamamakta özgür müyüz? Şuur altında uyuyan ihsas ve intibalar yığınını yeniden niçin ve nasıl inşa ediyoruz? Bazen tam bir iyi niyetle mazideki olayları çarpıtıp durmuyor muyuz? Aynı olaylar ile ilgili çeşitli şahadetler nasıl kontrol edilecek? Hatıralarımızda ferdi ile sosyalin payı nedir?" diye ardı arkası kesilmeyen ve hiç birine tutup da tatmin edici bir cevap bile verilemeyecek soruları sormuş üstat. Bu soruların hepsini tek tek açmak, belki bir ömür sürer. O yüzden şu soruları soracağım, "gerçek" bir geçmişe sahip değilsek, "ben" diye tanımladığımız şey nedir? Anılarımız, yaşanmışlıklarımız ve çıkarımlarımızın oluşturduğu biz sadece takındığımız bakış açılarından birinin, anlık bir duygusal halin mi eseri? Ve bu benliğimizi olduğundan değersiz yapar mı? Hayatın olasılıkların ve seçimlerin bir flörtü olduğunu düşünen bir insan olarak şunu demeliyim: seçimlerimizi yaşıyoruz ve bunu tersine çevirmek gibi bir ihtimale pek sahip olmuyoruz. Bu yüzden yaşamalıyız, soruları yok sayarak değil fakat yaşamalıyız işte. Hayatın hem anlaşılıp hem yaşanması imkansız derler, ben ise denge kurmaktan yanayım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder