
Konumuza gelirsek karakterimiz Winston Smith'in bu korku dünyasındaki ilk sivil itaatsizliği bir günlük yazmak oluyor.Daha sonra geçmişin güzelliklerini kopuk kopuk aralayan Smith umudun proleteryalarda olduğu fikrine kapılıyor.Fakat kitabı okurken çıkarımını yaptığım şey şuydu: Proleteryalar kendilerinde o gücü görüyorlar mı?Görmüyorlar yani kendilerindeki gücün farkında değiller.Böylece bahsettiğimiz güç hiç var olmamış oluyor. Smith'in itaatsizlikleri Julia ile yaşanan aşk birleşmesiyle devam ediyor.Oysa Orwell'in bu korku ütopyasında cinsellik sadece partiye maddesel olarak insan sağlamak için yapılması gereken bir şey.Çiftimiz yakalandıklarında herşeyi kabulleneceklerini ama kimsenin ve hiçbir şeyin aralarındaki sevgiyi bitiremeyeceğini düşünüyor.Nitekim öyle olmuyor.Sevgi insanoğlunun en büyük korkusuna yeniliyor.İnsanoğlunun bireysel manada düşününce en büyük korkuları çok değişken.Yazar burada çok çarpıcı bir soru soruyor.Gerçekten bireysel olarak bu hayatta en çok korktuğumuz işkence aşkı alt edebilir mi?Bu en korkunç olan şeyi tinsel manada düşününce bunun bize değilde aşk dediğimiz o varlığa yapılmasını tercih eder miyiz?Sorunun cevabı siz okuyuculara kalmış ama Orwell'in korktuğunu yazıya döktüğü eserde maalesef en büyük korku galip.
İster sevgimiz korkuya yenik düşsün ister düşmesin.İnsanı insanlığından çıkaran bir sistem partinin amacı.Sadece kalpleri atan bir et,kemik yığını onların istedikleri.Bu ortamda en büyük korkuya yenilmek,aşkı ve insanlığı kaybetmek önemli değil.Kaybetmek aksine gurur verici.Çünkü kaybetmek elimizde bir şeyler varsa olur.Kazanmanın gerektirdiği bir yerde bunu kazanmamaya çalışmak ya da kazanmak gerekliliğini görmemek ahmaklık.
1948 yılında yazılmış bir yapıttan, bir korku ütopyasından daha korkunç olanı bugün yaşanıyor.Düşünmenin yasak olmadığı,suç olmadığı günümüzde hepimiz kendi kendimizin düşünce polisi oluyoruz.Kimsenin aşkımızı yok etmek için korkularımızı kullanmadığı bir dünyada aşkı itibarsızlaştırıp korkudan daha aşağılık bir şeye ''zevklerimize'' satıyoruz.
Smith ve Julia'nın yenildiklerine ben inanmıyorum.Belki değiştirildiler;insanlıkları,sevgileri,düşünme kabiliyetleri ellerinden alındı evet.Ama onlar yenilmedi.Sadece kaybettiler.Çünkü aşkın,duyguların,düşünmenin,bir kazanım olduğu bir yerde onlar bunu kazanmışlardı.
NOT:Bu güzel kitabın Michael Radford tarafından çok güzel bir filmide çekilmiştir.İzlemeyenlere şiddetle tavsiye edilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder